Halkı kutuplaştırmanın fazla çabaya da ihtiyacı olmayan ve çoğunlukla kısa sürede hızlı sonuç almayı sağlayan bir yöntem olduğunu vurgulayan GİK Üyesi Çalışkan, “Bu tür durumlarda iki temel kavram çok kullanışlı(!) olmasıyla öne çıkar. Bunları din sömürüsü ve milliyetçilik istismarı olarak tanımlayabiliriz. Özellikle siyasi, ekonomik ve politik krizlerin ve sancıların arttığı dönemlerde din ve milliyetçilik söylemi o paralelde artar. Her iki değer çoğu zaman birileri tarafından kötü amaçlı hedefler için kullanılır.” dedi.
GÜNÜ KURTARMAK!
Toplumdaki fanatizmin bir yansıması olarak da bazı siyasi oluşumların bu durumdan faydalanmak için hamleler geliştirdiklerini ve kısa vadeli olumlu sonuç elde ettiklerini belirten GİK Üyesi Çalışkan, “Ülkemizdeki göç realitesi; bu tablonun oluşmasında büyük etken oluşturarak, ortamın tuzu biberi olmuştur. Bu kaos dolu ortamdan faydalanma gayreti içerisinde olan yeni yetme küçük partilerin anketlere yansıyan oy oranları da bunun net göstergesidir. Toplum yaşanan trajik gündemlerle bu tür hamaset yüklü saldırgan politikalara açık hale gelmiştir. Unutulmamalı ki bütün bunların hepsi yalnızca günü kurtarmaya yönelik atılan adımlardır. Elbette bunlarla gün kurtarılsa da gelecekte en başta bunu yapanlar tarih önünde sorumlu olacaklardır.” dedi.
Yetkililere de çağrıda bulunan GİK Üyesi Çalışkan, “Adalet ve özgürlük güç elde iken uygulandığında önemlidir. Görevden ayrıldıktan sonra bağırıp çağırmanın, ah vah etmenin hiçbir anlamı kalmayacaktır. İş işten geçmeden fırsatlar değerlendirilmelidir.” dedi.