Hatay’da açılan taş ve maden ocaklarının pek çok sağlık sorununa, çevre tahribatına sebep olduğunu vurgulayan Kara, “Depremden sonra ÇED süreci aranmaksızın açılan taş ve maden ocakları, şehrimizi adeta bir savaş alanı haline getirmiştir: Bu işletmelerin yol açtığı toz, hava ve gürültü kirliliğinin, patlatmalar sırasında yaşanan sarsıntıların sonuçlarını başka türlü tanımlamak zordur. Soluduğumuz havada, dokunduğumuz meyvede, bastığımız toprakta müthiş bir kirlenme söz konusu. Kısıtlı ekonomik ömrü olan işletmelerin halk sağlığına ve ekolojik varlığımız üzerinde yol açtığı hasarı önlemeye, azaltmaya çalışıyoruz.
Elimizdeki bir tabloya göre, 6 Şubat’tan sonra şehrimizde açılan yaklaşık 90 adet taş ve maden ocağı, çimento tesisi, yapı malzemesi fabrikası mevcut. Bu işletmelerin 14’ü İskenderun’da kuruldu; sadece Sarıseki mahallesi sınırları içinde, Ağustos 2023’ten bugüne kadar üç projenin ÇED sürecinin başladığını, iki projeye ise ÇED gerekli değildir kararı verildiğini görüyoruz.
13 Nisan tarihinde İskenderun’a bağlı Sarıseki Mahallesi’nde, yurttaşlarımızın katılımıyla ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle, bir toplantı gerçekleştirildi. Sarıseki’deki taş ocağı, şehrimizin boynuna atılacak yeni bir ilmekten farksız olacaktı. Bu toplantıda mahalledeki taş ocağının, sağlık sorunlarını ve ekolojik hasarı daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramayacağını vurguladık. 15 Mayıs’ta da bu konuyu meclis kürsüsünde tekrar dile getirdik.
Bugün de 13 Nisan’daki toplantının düzenlenmesi için inisiyatif alan Sarıseki Muhtarı Özcan Kayar’ın şirket yetkilileri tarafından, taş ocağına çağrılarak burada küfür ve hakarete maruz bırakıldığını ve en sonunda darp edildiğini öğrendik. Saldırganlar bu sırada “Gerekirse Sarıseki’yi havaya uçururuz” gibi tehditler savurmuşlardır.
İktidarın hukuk tanımazlığı, ülkemizi bir çeteler düzeninin içine itmiştir. Seçilmiş bir muhtarı, mahallesinin hakkını savunuyor diye darp etmek, bu düzenin sonuçlarından birisidir. 6 Şubat’tan sonra “Kaynak gerekiyor” gerekçesiyle şehrimize akın eden şirketlerin faaliyetleri, artık bu bahaneyle geçiştirilemeyecek bir noktaya varmıştır. Her gün her saat dinamit kullanarak patlatma yapmanın, şehir merkezlerini kamyonlarla doldurmanın, yurttaşları astım hastası etmenin iktisadi bir gerekçesi olamaz. Bütün bunlar kar hırsı nedeniyle şirketlerin gözünün dönmüş olmasından kaynaklanıyor. Şirketlerin hoyratlığına ve gaddarlığına “Dur” demesi gereken yetkililer ve kurumlar ise sessiz” ifadelerini kullandı.
YILDIRIM KARA: HAREKETE GEÇMEK İÇİN DAHA KAÇ KİŞİ DARP EDİLMELİ?
Yetkili kurumların çevre sorunları karşısındaki tavrını eleştirerek sözlerini sürdüren Kara, “Geçtiğimiz sene Artvin’de ağaç kesimine karşı çıkan bir yurttaşımızın, şirkete yakın bir kişi tarafından vurularak öldürülmesine tanıklık etmiştik. Çevre mücadelesinde şirketlerin, kimi zaman zafiyet kimi zaman göz yumma nedeniyle fiziki saldırılar tertiplediği bir giz değil.
Başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Hatay Valiliği ve Hatay Çevre İl Müdürlüğü başta olmak üzere, bütün yetkililere çağrıda bulunuyoruz: Sadece Sarıseki’de ve İskenderun’da değil, tüm Hatay’da, ÇED zorunluluğunun kaldırılması yüzünden gerçekleşen talana son vermek için harekete geçin. Denetimleri artırın, cezaları daha caydırıcı hale getirin ve “İhtiyaç var” denilerek bir halk sağlığı sorununun yaratılmasına göz yummayın.
Bugün Sarıseki’de halkın iradesiyle seçilmiş muhtarı darp edecek cesareti kendilerinde bulanlar, bu bahaneye ve yetkililerin tepkisizliğine, hareketsizliğine güvenmektedir. Gerekli denetimleri yapmak için daha kaç kişinin darp edilmesi, hastalanması, yaralanması bekleniyor?” şeklinde konuştu.