Pencere pervazında arzı endam eyleyen
Gerilmek nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Yâre doğru yürürken, gösterilmeden neden
Kırılmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Gözler feryat ederek, kaşları kastığında
Gönlünün sultanınca, kafası estiğinde
Okunu atanlarca, yayını astığında
Sorulmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Gecelerin hakkında, düşleri böleninden
Meltem olup eserken, geminin yelkeninden
Yıkılmaz kale sanıp, gülün son dikeninden
Sürülmek nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Hak etmeyen kullara, gülücük saça saça
Zirveleri düşlerken, kendinden kaça kaça
Başına bin bir türlü, işleri aça aça
Yorulmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Çelikten bir dağ olsa, dayanmaz derde sine
Sıradan hisle değil, hem de ölürcesine
Sevdanın öznesinin, cismi varken resmine
Sarılmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Kaderinin cilvesi, şah deyince restine
Düşlediğin çıkmazsa ömür boyu bahtına
Şu yalancı dünyada, garipliğin tahtına
Kurulmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?
Umutlarla yaşarken, iki kapılı handa
Mutluluğu düşlerken, beklemediğin anda
Nurseli’nin uğrunda, hayat denen zindanda
Vurulmak nasıl bir şey, bilmem biliyor musun?