EMİNE ÜLKÜ


PROF.DR. METİN EKİCİ İLE DEDEM KORKUT SOHBETİ – (5. Bölüm /2)

PROF.DR. METİN EKİCİ İLE DEDEM KORKUT SOHBETİ – (5. Bölüm /2)


Şimdi tamamı 61 sayfalık metin akıyor ama Dede Korkut anlatması şeklinde bir metin yok 48. Sayfaya kadar. Yani hem seviniyorsunuz,  hem hüzünleniyorsunuz,  hem acaba gibi soru işaretleri birlikte gidiyor. Nihayet 48. Sayfaya gelince böyle birden bire” Kanser Salur ayası dumanlı dağ börüsü…” diye bir ifade ile karşılaşıyorsunuz. O kısma geldiğin anda birden bire her şey değişiyor. Kitapta Türkiye Türkçesi 200. Sayfa da başlıyor.  Haliyle bu ifadeyi görünce birden bire metnin tamamı daha önce ki metinleri bize hatırlatıyor. Şimdi orijinal metnine burada sayfa kaç olduğunu sana söylemek için bakıyorum, orijinal metnin sayfa 125.Bu kısmı okumaya başladığımda metnin artık bir soylama değil bir anlatma olduğunu, artık bu sayfadan itibaren Dede Korkut Kitabı ile karşı karşıya olduğumu anlamdım. Dede Korkut anlatmalarından birinin bu metinden anlaşılması gereken bir sonuç olduğuna karar veriyorsunuz. O ana kadar şüpheleriniz var ama buradan sonra durum netlik kazanıyor. Böylece Salur Kazanın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” ile ilgili anlatmanın baş tarafından sonuna kadar olan kısım sizi kesinlikle emin kılıyor.

Dede Korkut Kitabı ”nın Üçüncü nüshasını;  bilim dünyasına nerede bildirdiniz? Duygularınızı tarif eder misiniz?

Bizim çok önceden planlı olan Gürol Pehlivan hoca ile 24 Nisanda Bayburt”a gitme programımız vardı.  Dünya Kültür Mirası Uluslararası Dede Korkut Sempozyumu yapılacaktı orada. Hatta daha önceden biz bildiri başlıklarımızı göndermiştik. Ben Dede Korkut Kitabı neden kitap adını almıştır konulu bir bildiri sunmayı planlamıştım, ilk özetim de o şekildeydi. Ama durum değişince Gürol beyi aradım ve elimde ki metinden bahsettim. Tabi o da ilk etapta buna inanmadı. Gelip incelemek istediğini söyledi. Görüşme planımızı yaptık. Bir gün geldi burada bu masada beraber metni okurken ikimizde heyecanla titriyoruz gün ilk metni elimize aldığımızda sanırım saat 15.00 de başladık ama akşam 19.00 – 20.00 e kadar burada bu ekranın başındaydık… Bu müthiş benzersiz bir heyecandı bilmiyorum şuan nasıl ifade ediyorum ama bu benim hayatımı yıllarımı adadığım çalıştığım bir eserin bana gelen armağanıydı sanki. Bir keşifte bulunuyorsunuz. Bir araştırmanın sonucu hayatınızı adadığınız bir alanla ilgili yepyeni bir şey bu.  Hususu pek çok soruyu cevaplayabilecek yeni bir yeni bir sonuca giden bir keşiften bahsediyorsunuz. Tabi ki heyecanlanmamak mümkün değil. O anı gerçekten yaşamak lazım.  Ve gerçekten heyecan dolu, sevinçli,  coşku duyduğumuz bir andı.  Sonrasında ben Özbekistan gittim. Özbekistan ”da ki birkaç arkadaş böyle bir şeyin varlığına çok fazla inanmadı. Böyle bir şey olabilir mi olamaz mı? Bende işin doğrusu abartmadım. Çünkü metni bir defa bilim dünyasına;  bilimsel bir kongrede sunmak anlamlı olacaktı. Yoksa bilim insanın yapması gereken şey böylesi bir keşfin,  böylesi bir buluşun sonuçlarını; bir bilimsel platformda ortaya koymak ya da bilim insanlarının bulunduğu bir ortamda,   onların bilgisine sunmak doğru ve etik olacaktı. Ve onların değerlendirmesi alınıp daha sonra kamuoyu ile bu paylaşım gerçekleşmeliydi. Ben de tam olarak böyle düşünüp karar verdiğim için bunu zaten Bayburt ”ta açıklamayı planladık. Ve bu ilanı Bayburt “ta ki bilimsel bir sempozyumda gerçekleştirmek güzel bir tevafuk oldu.

Peki, hocam ne zaman ilan edildi? O gün olanlardan bahseder misiniz?

Şimdi Özbekistan”a gidip geldikten sonra ayın 23”ünde Bayburt”a gittik Gürol Bey ile buradan birlikte Bayburt”a gittik. Ali Duymaz hoca ve Ahmet Özgür Güvenç hoca ile Erzurum”da buluştuk. Onlara da bu güzel haberden bahsettik tabi. Coşku vardı bizde. Mutluluğumuz büyüktü.  24 Nisan sabahı bizim için çok önemliydi. Bayburt”ta başta açılış konuşmaları yapılacaktı ve sayın rektör ile sayın vali geldiler. Vali bey ile tanıştık. Ben iki şapkam ile oraya katılıyorum. 1.si Unesco milli komisyonunu temsilen katılıyorum 2.si Bildiri sunacak davetli bir konuşmacı olarak katılıyorum.  UNESCO tarafından 2018 yılında yaptığımız bir başvurumuz neticelenmişti. Azerbaycan ve Kazakistan ortak dosya olarak UNESCO”ya sunduğumuz  “ Dede Korkut-Korkut Ata Destancılık ve Müzik Gelenekleri “  adlı dosyamız Unesco somut olmayan kültürel miras temsili listesine kaydedildi. Bu bizim için çok anlamlıydı ve bu yüzden Bayburt üniversitesi de bizim bunu takdir eden bir ödül planlamış. UNESCO milli komisyonuna takdim edilmek üzere kongrenin açılış töreninde ödülün takdim edilmesine karar verilmiş. Türk Dil kurumuna ödül verilecekti. Unesco Milli Komisyonuna ve Bayburt üniversitesinden bir tane hocamıza ödül verilecekti. Ödül almaya çıktığımda sayın vali çok mutlu olduğunu böyle bir ödülü tanıdık birine ve UNESCO”ya takdim etmekten ve böylesi bir çalışmadan mutluluk duyduğunu dile getirdi. Ağabeyim benim ülke başmüfettişidir onu yakinen tanığını söyledi. Akabinde de vali bey Ankara”da ki bir toplantı için ayrılmak zorundayım sayın hocam kusura bakmayın filan deyince ben tekrar söz istedim. Sayın valim ayrılmayın dedim. Bugün tarihi bir gün olacak çünkü Bayburt”ta yapacağımız açıklamalar sizin içinde son derece önemli deyince sayın vali tamam hocam, o zaman sizi bekleyeceğim dedi.  Akabinde açılış konuşmaları ve ödül töreni bittikten sonra konuşma sıram gelince ben çıktım. Ve işte 24 Nisan 2019 sabahı hazırladığım çalışmayı böylece yansıda orijinal metin ve orijinal metnin okunması ile aynı anda salonda ki bilim insanları ile paylaştık… > (devam edecek)