EMİNE ÜLKÜ


PROF.DR. METİN EKİCİ İLE DEDEM KORKUT SOHBETİ – (5. Bölüm /3)

PROF.DR. METİN EKİCİ İLE DEDEM KORKUT SOHBETİ – (5. Bölüm /3)


Peki bu büyük ve kıymetli eserin sizin tarafınızdan keşfi ve tüm camiaya tanıtılması salonda ki bilim insanları tarafından nasıl karşılandı?

Tabi ki herkes hayretler içinde kaldı. Şimdi bildiri başlığını yansıtınca “Salur Kazan”ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi Dede Korkut Kitabı”nın Türkistan Nüshası “ başlığı ile çıkınca bütün salon şaşırdı. Çünkü programda böyle bir başlık yok. Ben açıklamasını yaptım. Dedim ki benim daha önce göndermiş olduğum bildiri başlığı maalesef sunamayacağım bir konu haline geldi, çünkü daha güncel ve önemli bir konu var. Ve bilim dünyasıyla bunu paylaşmanın gerekli olduğunu düşünüyorum,  Dedikten sonra bu bildiri başlığının neden böyle olduğunu açıkladım. Biraz sonra size göstereceğim dedim. Size 3. Nüsha 13. Boydan bahsedeceğim diyerek açıklama yaptım. Sanırım iki yüzün üstünde insan vardı salonda. Ve salon böyle bir anda suspus oldu. Yani diğer konuşmalar sırasında herkes kendi arasında şu mu bu mu diye tartışıyordu. Ben sunum yaparken orijinal metinden parçalar geçtiği anlarda da herkes fotoğraf çekmeye başladı. Bir sessizlik, sukut ve sonrasında hayal kırıklığı demeyeceğim ama salonun göstermesi gereken coşku ve tepki yoktu aslında. İnsanlar nasıl karşılamalıydı? Böylesine tarihi bir anı yaşadıklarını idrak edemediler belki de… Daha sonra tabi salondan çıktıktan sonra her şey değişti. Pek çok insan acaba soruları ile geldiler. Tabi insanların hayreti devam ediyordu. Ve birden bire sosyal medyada paylaşımlar yapıldı.

 İşte Dede Korkut Kitabı”nın üçüncü nüshası bulundu. 13. Oğuzname bulundu. 13. Dede korkut boyu bulundu gibi çeşitli paylaşımlar dönmeye başladı. Bir kısmı da benim arkadaşlarım tarafından yapılan paylaşımlardı. Ama arkadaşım olmayanların paylaşımlarını bilmiyorum tabi.  Ama o gün Bayburt gerçekten tarihi bir gün yaşadı. Gerekliydi. Çünkü Bayburt gerçekten Dede Korkut”a ve Dede Korkut geleneğine Dede Korkut Kitabı”na sahip çıkan bir ilimiz. Yerli yerinde bir tanıtım yaptığımızı,  yerli yerinde bir açıklama yaptığımızı ve bilimsel üsluba uygun bir açıklama yaptığımızı düşünüyorum orada. O bakımdan bu son derece önemli ve anlamlı bir açıklamaydı.

Salonda ki ilanınız sırasında Muhammed Veli Hoca ”nın ismi geçti mi?

Kongre tarihi 24-25 Nisandı. Metin elime 17 Mart tarihlerinde geçmişti. Tam bir ay sonra ben açıklama yaptım. Şimdi bu açıklamadan sonra tabi pek çok kişi aradı ve pek çok kişi röportaj için buraya geldi. İlk röportajları TRT”den, Anadolu ajanstan temsilci olarak bulunan salonda ki basın mensupları ile yaptık. Bunlar kısa değerlendirmelerdi tabi. Orada Osman Fikri Sertkaya; o akşam bu nüshayı nerde bulduğumu kimde olduğu gibi sorular sordu. Nüshanın şuan kimin elinde olduğunu açıklamayacağımı tekrar dile getirdim. Aslında salonda da ben konuşmamı bitirdikten sonra soru cevap kısmında bunu açıklamayacağımı dile getirmiştim. Öncesinde çünkü Muhammed Veli Hoca ile Bayburt”a gelmeden üç gün önce görüşmüştüm. Watsapp üzerinden yazışarak kendisine “sizin isminizi Bayburt”ta yapacağım açıklamada vermek istiyorum. Buna izin verirseniz isminizi vermek istiyorum diye kendisine ilettim. Kendisi bana çok kısa ve net bir şekilde watsaptan  “Ruhsat vermeymin” diye bir cevap yazdı. Yani izin vermiyorum.  Bunu dediği anda başka söyleyecek bir şey yoktu. İnsanların mevcut durumu, polis takibatında olması gibi şeyler… Neden izin vermediği konusunda insanın aklına her şey geliyor. Ben bunu tartışacak değilim. Yanımda olsa oturur ikna eder hatta onu da alır götürürüm. Ama farklı şeyler düşünmek mümkün o nedenle çok fazla sorgulamadım. Ve sorulan soruları da o nokta da cevapsız bırakmak zorunda kaldım. (son)