Emel ERKAN


TEKNOLOJİDEN UZAK YAŞLANAN, BIRAKIN YAŞLI OLARAK KALSIN…


Yaşlanmak, yaş almak birçok meslek erbabı için dezavantajlı duruma düşmektir işin aslı. Ama kabul etmeyiz bizler, “tecrübeliyiz” deriz, tecrübeli ile eş anlamlı ne varsa kullanır kendimizi aklamanın, paklamanın derdine düşeriz. Deneyimli, usta, güngörmüş, bilen, bilge vs vs vs … 

Demeyiz ki “hareketlerimiz kısıtlı artık bizim” Yaşlının gözü görmez, kulağı duymaz, yaşlı hayal kurmaz, hayattan beklentisi kalmaz, artık onda ne hırs kalmıştır, ne idealizm… “Unumu Eledim Eleğimi Astım” rahatlığındaki sakinliği biz tecrübe zannederiz, bilgelik ile karıştırırız. 

Nereden anlarız yaşlandığımızı? Yaşlanmanın aleni görünen belli başlı emareleri var elbette. Mesela eğer artık yeni bir şey öğrenmek istemiyorsanız, yaşlanmışsınızdır 

Mesela sizden daha genç her insanların, konuşma, giyim tarzları, ilişki şekilleri Size abes, çirkin geliyorsa yaşlanmışsınızdır. 

Görmemezlikten geldiğimiz en korkunç gerçek ise şu; günümüzde hiçbir meslek yaşlılığı kabul etmiyor. Çünkü yaşlılık mesleğin hakkı ile icraa edilmesine engeldir, Üzülerek eklemek İsterim ki yaşlılığı kabul etmeyen mesleklerin başında öğretmenlik geliyor…

Düşünüyorum, bi tarafta dersini oturarak işleyen, tüm müfredatı kendince ezberlemiş 25 ve üstü çalışma yılı olan öğretmenler ve bir tarafta ise gençliğinin baharında, girdikleri tüm sınavlarda derece yapmış atanmayı bekleyen pırıl pırıl genç öğretmenler. 

Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyup düşünün… Öğretmenleriniz hangi gruptan olsun isterdiniz?

Büyük bir sırrı açıklamış gibi olmayayım ama… Öğretmenler, çalışırken en çok yıpranan devlet memurlarıdır ancak kimse bunu asla kabul etmez. Yani işin asli düşünülenin aksine yıpranan, yıprandığını fark eden öğretmenler pek meraklıdır emekli olmaya. 

“İyi ya emekli olsunlar işte”… 

Olmaz! Olamazlar, çünkü günümüzde emeklilik maaşları, çalışma ile geçen gençlikteki yaşam şartlarına paralel gelişen asosyallik vs vs öğretmenin emekli olması önündeki en büyük engeldir. 

Ancak buna rağmen 27 yıllık bir öğretmen olarak ben yine de ataması yapılmayan öğretmenlerden yana durup, sayın büyüklerimize seslenmek istiyorum. 

Milli Eğitim Bakanlığı ve Sayın Bakanımız Yusuf Tekin öğretmenler ki PCden, teknolojiden uzaksa... İnterneti sadece Whatshap, Facebook, Twitter, İnstagram vb platformlarda Chat yapmak (ki dikkat edin bu tiplerin dişe dokunur tek yazıları da yoktur, suya sabuna dokunmaz evdeki yemeklerinden, çarşı pazar, kedi, köpek, ana, baba, çocuk muhabbetlerinden öteye gitmez paylaşımları), müzik dinlemek ve video izlemekten ibaret zannediyorlarsa... 

Allah aşkına asıl bunları alın hakiki sınavlara ve yeterli olmayanı zorunlu emekli edin gitsin, evinde girsin internetine, emekli muhabbeti yapsın kendi gibi dostlarıyla. 

Öğretmenlerin girmek zorunda olduğu KPSS hariç... 

Görevde yükselmeler ya da eğitim kurumlarına yönetici sınavlarında saçma sapan tarih, coğrafya soruları soracağınıza, sorsanıza şöyle bi akıllı tahta reseti nasıl yapılır diye, ya da sorsanıza ZOOM Programı bir bilgisayara nasıl kurulur veya sorsanıza mail hesapları senkronizasyonu nasıl takip edilir diye... 

 

Padişah bilmem kimin kaftanının isimlerinden birini bilmenin ne faydası var öğretmene? Ya da bilmem ne şehrindeki bilmem ne nehrindeki alüvyon oranını bilmenin okula müdür, müdür muavini olacak öğretmene faydası nedir... ? 

Öğretmen hala, bu çağda bir bilgisayara reset atamıyorsa, herhangi bir kuruma mail gönderemiyorsa ve hatta bu öğretmen henüz bilmiyorsa MEBİ’yi, ÖBA ve EBA'nın birbirinden farklı sistemler olduğunu çözememiş ve her girdiği sanal platforma sadece e-devlet şifresi ile giriyorsa... 

Bence “Bizi Atayın, Biz Sınavlarda Derece Yaptık, Bu Bizim Hakkımız, Devletimize Devlet Memuru, Öğretmen Olarak Hizmet Etmek İstiyoruz” diye gece gündüz Milli Eğitim Bakanlığının kapısını aşındıran gençleri, teknolojiye ayak uyduramayan ve uydurmamak adına direnen, yakın gözlüğü elindeki öğretmenlerin yerine atayın gitsin.