Misafir


Ülkemizde balığın yeri – 3

Aslında çok zenginiz: Balık çeşitliliği ve balık çiftlikleri


Eğitim hayatımızın başlangıcıyla birlikte jeopolitik önemimiz öğretildi bizlere. Üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olduğumuzdan, göller bölgelerimizden bahsedildi hep. Bunca suya, kaynağa sahipken suların altında ne gibi çeşitliliğe sahibiz dersiniz? İnanın çok zenginiz. 

Sularımızda 120’den fazla balık çeşidi bulunuyor. Bunların %40’ı tatlı, %60’ı ise tuzlu su balığı. Bunların yanında çeşit çeşit su altı canlısına da ev sahipliği yapıyoruz. Deniz yıldızları, yengeçler, midyeler ve daha niceleri... 

Her olta ya da ağ atışımızda sularımızdan en çok çıkan balıkları merak edenlere de hemen ilk 20 balığı sayalım: 

 

İlk sırada barbunya balığı karşılıyor bizi. Hemen arkasından çipura ve hamsi geliyor. İstavrit listeye dördüncü sıradan giriyor. Kefal ve kolyoz oranlarıyla birbirini kovalıyor. İsmine pek aşina olmadığımız kupes balığının hemen arkasından her halini bayıla bayıla yediğimiz levrek geliyor. Lüfer ve mezgit durur mu? Listedeki yerlerini hemen alıyorlar. 

En güzel derya kuzularından orkinos, palamut ve sardalya da ilk yirmi balıktan biri. Uskumru, isminin ve şeklinin şirinliğiyle çaça balığı ve kalkan denizlerimizin olmazsa olmazlarından. Renginin güzelliğiyle mercan sularımızı bol bol süslüyormuş, öyle diyor rakamlar. Kılıç balığı tüm heybetiyle burada yerini alıyor. Son sıraları ise; tekir, trança ve kırlangıç paylaşıyor. 

 

Bu balıklar sularımızda sıkça rastladığımız, yumurtalarına ve kendilerine ev sahipliği yaptığımız balıklar. Başka sularda pek rastlanmıyor kendilerine. Her birinin de yumurtalarını bırakma ve büyüme evreleri pek bir yakın. Tatlı sularda da alabalık ve sazan hazinesine sahibiz adeta. Eti nefis balıklarımız çıkıyor tatlı sularımızdan. Sularımızda doğal bir biçimde yetişen balıkların dışında bir de çiftlik balıklarımız var. 

Nedir bu balık çiftlikleri ve çiftlik balıkları? Onlara da göz atalım dilerseniz. 

Dünyada ve ülkemizde hızla büyüyen bir gıda sektörü çiftlik balıkçılığı. Sektörden kazanç elde edildiği gibi bu çiftliklerde hobi ve dekoratif amaçlı balıklar yetiştiriliyor. Asıl amacı; balıkların kontrollü olarak çoğalmalarını sağlamak. Doğal ortamlardan alınan yumurtalar, burada kontrollü bir şekilde çoğaltılıyor, balıklar yemlenerek büyütülüyor. 

Ancak resmin arkasını çevirdiğimizde bazı iddialar karşılıyor bizi bu çiftlikler ve balıklarla ilgili. 

Doğru mu yapıyoruz: Çiftlik balığı yemek 

 

Çiftlik balıkları, deniz balıklarına nazaran bir tık daha bütçe dostu. Bu konuda hemfikiriz. Fakat çiftlik balığı tüketmenin artıları ve eksileri var. Yüzlerce araştırmanın içerisine daldık ve biraz karıştırdık sizler için. 

Karşımıza şöyle sonuçlar çıktı: 

Artan ihtiyaç nedeniyle kuruldu balık çiftlikleri. Hem bütçe dostu, hem de etleri daha lezzetli. Ama yağlı balıklar her daim daha lezzetlidir. Bu balıkların daha lezzetli olmasının sebebi deniz balıklarına nazaran daha az efor sarfetmeleri ve yağ oranlarının yemlenerek arttırılması. İddialardan biri burada yetiştirilen balıkların GDO içerikli yemlerle beslendiğine dair. Doğal ortamlarından ve sularından alınan balıklar, daha hızlı büyümeleri için farklı ve alışık olmadıkları yemlerle beslenebiliyormuş bu çiftliklerde. 

Diğer bir iddia, balık çiftliklerinden kaçan balıklar olduğuna ve onların yine dengeyi bozduğuna dair. ‘Farklı yollarla bulundukları ortamlardan kaçan balıklar, doğal ortama dönmeye çalışıyor. Döndüklerinde ise ayak uyduramıyor ve denge bozulmaya başlıyor’ diyor bazı kaynaklar. Bu çiftliklerin çevrede büyük tahribatlara neden olduğu da söylenenler arasında. Düzenlemelerle balık çiftlikleri kontrol altında tutulmaya çalışılsa da ne yazık ki yaptırımları yüksek değil. Bu iddialarda bazı araştırmaların sonucu. Bize sorarsanız güvendiğiniz çiftliklerden balık tüketmeniz, taze taze deniz balıklarını yemeniz en iyisi. 

Kısacası seçim sizin. 

Sebebi çok: Avlanma yasakları neden var? 

Balıkçılık, kültürümüz ve çeşitliliğimiz hakkında bilgi sahibi olduk. Kendimizi biraz biraz sorgulamaya da başladıysak en önemli konuya gelebiliriz artık. Avlanma yasaklarına... Neden bu yasaklar var dersiniz? 

Sadece İstanbul’da tam 12 bin balıkçı ''Vira bismillah'' diyerek açılıyor tuzlu sulara. Av mevsiminin bitimi demek, ekmek teknelerini yeniden çalıştırmak demek. Balıkçı tezgahlarının birer birer canlanması demek. 

Gözümüzü suların altına çevirelim. Balıkların da yumurtlama dönemleri var. Bu yumurtalardan çıkan yavru balıkların büyüme ve gelişmeye ihtiyacı var. Bu her canlıda olduğu gibi balıklarda da doğal olarak gelişen bir süreç. Bu sürecin sağlıklı bir biçimde devam etmesi için avlanma yasaklarına ihtiyacımız var. 

Bu yasaklar süresince (Nisan başında başlayıp, Eylül başında biter) yaklaşık 5 ay, balıklar yumurtalarını bırakır. Yavrular gelişir ve büyür. Bu süreç içerisinde avlanma gerçekleştirildiğinde ise balık neslinin devamlılığı tehlikeye düşüyor. Bunun yanında sağlıklı ve kaliteli balık tüketimimiz azalıyor. 

Ayrıca kaçak avlanma, balıklara olduğu kadar balık ekonomisinde de ciddi sorunlara neden oluyor. Bu yüzden avlanma yasaklarımız var.